Killer Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaDuyuruLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 I DERS !!!

Aşağa gitmek 
+7
Mat Tonny Murino
Amelia Mitchy Dougless
Alexandre Fabien Zaccor
Amy Catniss Moon
Charles Crestor
Scarlett Corleone
Jack Anthony Black
11 posters
YazarMesaj
Jack Anthony Black
Rus Mafyası
 Rus Mafyası
Jack Anthony Black


Mesaj Sayısı : 327
Money : 577
Kayıt tarihi : 29/07/09

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue100/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (100/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyPtsi Ağus. 10, 2009 3:35 am

Rol Puanınızı Yükseltmek adına buraya Rol Oyunlarınızı bizim belirttiğimiz kurguda yazıcaksınız ...

+ Kurgu : Mesleğinize göre ( Azılı Suçlu , Katil , Mafya , Metres vs. ) bir çatışma kurgusu yazacaksınız . Bütün karşı mafyalar , polisler, çeteler , grupların içinde bulunduğu bir çatışma kurgusu olacak bu. I. ve III. ağız serbesttir anlatımda. Metres ve bunun gibi karakterler biz çatışmada ne ararız demesinler . Onlar da mafya babalarıyla tuzağa düşürülmüş gibi bir kurgu yapabilirler mesela...

+ Betimleme : Büyük bir fabrikanın içerisindesiniz. Göz gözü görmeyecek derecede karanlık . Güç bela yanan fenerlerle zar zor aydınlanıyor ortalık ve bir anda her yer savaş alanına dönüşüyor ...


* Puanlama burada yapılacaktır . Siz bu başlık altında Ro ' Larınızı yazınız..
* Rol Oyunlarındaki puanını yükseltmek isteyenler sadece Ro yazabilirler.
* 1 Hafta sonra başlık kapanacaktır ..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Scarlett Corleone
Dark Alley Çete Üyesi & Şifacı
Dark Alley Çete Üyesi & Şifacı
Scarlett Corleone


Mesaj Sayısı : 93
Money : 130
Kayıt tarihi : 09/08/09
Yaş : 31
Nerden : Amerika

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue90/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (90/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyPtsi Ağus. 10, 2009 6:12 pm

İçinde olduğum mafya patronuyla beraber bir depoya gelmiştik..Buraya bir para anlaşması için geldiğimiz söylenmişti.Her zamanki gibi olası bir duruma karşı benide yanlarında getirmişlerdi.Mafyamdaki tek şifacıydım.Ortalık çok karanlıktı.İçeri vuran ay ışığı etrafımızda uçuşan tozlara vuruyordu.Liderimiz karşımızda en önde duruyordu.Biz sadece onun arkasında konuşmaları dinliyorduk.Karşımızda en az 15 kişi duruyordu.Yüzlerini tam olarak göremiyordum ancak onların mafya olamayacak kadar küçük olduklarını söyleyebilirdim.Liderimiz konuşuyordu:
-Para nerede? dedi bağırarak.
Adam arabasına yönelerek büyük bir çanta çıkardı ve arabanın üstüne koyarak kapağını açtı.Lider:

-Burada bana vaad ettiğin para yok,diyerek bağırdı.
Adam hızlıca cebinden bir silah çıkararak liderin kafasına üç el ateş etti.Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü.O 15 kişiye bir anda 30 kişi daha eklenmişti.Bizim adamlarımız içlerindeki silahları çıkarıyorlardı.Herkeste en az 5 silah ve bu çatışmayı kurtaracak kadar çok mermi vardı.Bense sadece orada durabiliyordum.Arabanın altında girerek liderimizi arabanın altına çektim.Kalbi durmuştu.Artık onun için çok geçti.Soğukkanlılığımı korumak zorundaydım.Kimseye görünmemeye çalışıyordum.Adamlar zaten bu karanlıkta rastgele ateş ediyorlardı.Arabanın altından sürünerek çıktım ve içinden ilaçların ve diğer tüm aletlerimin bulunduğu çantayı aldım.Bizim tarafımızdaki kendini koruyamayan bir iki kişi vardı.Birisi ayağından yaralanmıştı.Şimdilik onun ayağını sardım.Bu kanamayı durduracaktı.Bu çatışmada onu ameliyat edemezdim sonuçta.Biraz daha sola giderek elinden vurulan adamın yanına gittim.Adam sol eliyle silah kullanıyordu.Sağ elini kullanmazsa daha kötü yaralanacaktı.Elini sıkıca sardım.Ancak bu çatışmadan sonra ona elinin kesilmesi gerektiğini söyleyemedim.Eli mosmor elmiş ve parmaklarının birkaçı parçalanmıştı.Üstüm başım kan ve toz içerisindeydi.Çatışmanın başında silahını bile çıkaramadan vurulan bir adam vardı.Onun için geç olduğunu düşünüyordum.Diğerlerine ulaşmaya çalışırken onun nefes aldığını farkettim.Ancak onu kurtaracak kadar vaktim yoktu.Üstünden geçerken bileğimi tuttu ve:

-Yaşamak istiyorum,dedi.Yüzünde yalvarırca bir ifade vardı.Ancak adam karnından vurulmuştu.Büyük bir ihtimal böbrekleri veya karaciğeri parçalanmıştı.Ne kadar uğraşsamda onu orada bırakamadım.Kenara çekerek bandajlarla onun belini sıkıca sardım.En azından kanamasının artmaması onun için iyi olurdu.Ama düşündüğüm şekilde kısa bir süre sonra ölecekti.Ona ağrı kesici vererek diğerlerini iyileştirmeye çalışıyordum.Tek şifacı bendim.Hayatımdaki en gergin andı bu.Eğer bana yardım edebilecek bir iki kişi olsaydı karnından vurulan adamın kurtulabileceğine emindim.Az evvel elini sardığım adam vurulmuştu.Nefes almamasından öldüğünü anlamıştım.Ayağını sardığım adamsa yerde can çekişiyordu.Diğer 30 kişiden sadece 10 veya daha azı hayattaydı.Bu çatışmanın nereye varacağını biliyordum.Ya en sona ben kalacaktım yada ölecektim.Onlara yetişmeye çalışıyordum.Karşıdaki çeteden 20 kişi civarında adam vardı.Üstümüze mermileri boşaltıyorlardı.Sağda duran araçlardan biri alev almıştı.Şimdi önceliğim bir iki kişiyide buradan alıp kaçmaktı.Araba patladığında burada ne kadar kişinin canlı kalacağını bilmiyordum.Koşarak diğerlerinin yanına gittim.Kapının yanında olan bizlerdik.Diğerlerini bırakmak zor olsada kurtarabildiğim kadar hayat kurtarmalıydım.Ordakilere kapıyı işaret ederek:
-Eğer eğilerek köşeden çıkarsak bizi farketmezler.Yakında alev alan araba patlyacak.O zaman burada kimse canlı kalamaz ,dedim.
Herkes planı onaylıyordu.Yanlarındaki otomatik tüfekleri arabalara doğru çevirerek kapıdan çıktık.Diğer arabalarda alev almıştı.Biz o depodan koşarak uzaklaşıyorduk.Adamlarda kaçmaya çalışıyordu.Birkaçını kapıdan gördük ancak arkamızı döndüğümüzde arabalar patladı ve çıkmaya çalışanlar kurtulamadılar.Sanırım bugün şans bizim yanımızdaydı.Sadece 6 kişiyi kurtarabilmiştim.Diğerleri o depoda can vermişti.Patlaanın etkisiyle kuma düşmüştük.Hafifçe başımı kaldırdım ve ayağa kalkarak diğerlerinide kaldırdım.Şimdi çöle benzeyen bir yerin ortasındaydık.Şehir girişine 6 kilometreden fazla vardı.Yürüyerek varabilinecek bir yoldu.Kurtardıklarım yaralanmayan kişilerdi.Onlara gülümseyerek:

-Şanslı gününüzdesiniz sizi serseriler,dedim.


+ Betimleme az , fakat güzel yine de .
+ Noktalama işaretine veya yazım yanlışına rastlamadım .
+ Renklendirme gözlerimi kör etti ... Bence düzenlemelisin ^^

Yeni Puanınız : 90!


En son Scarlett Grace tarafından Salı Ağus. 11, 2009 9:16 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charles Crestor
Tetikçi
Tetikçi
Charles Crestor


Mesaj Sayısı : 52
Money : 72
Kayıt tarihi : 27/07/09

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue90/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (90/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptySalı Ağus. 11, 2009 7:22 pm

Herhangi bir çetenin üyesi değilim aslında. Ne kadar riskli de olsa, tek başıma çalışmak her zaman için daha rahat hissettiriyor beni. Birinin emri altında çalışmak oldukça sıkıcı ve sıradan. Bense yalnızca para adına çalışırım. Bu yüzden belli bir tarafım yok. Gerekli miktarı ödedikleri taktirde isteyen herkes kiralayabilir beni. Aynen şu Point-Bang mafyasının yaptığı gibi. Beni buldukları anda aramızda hafif bir tatsızlık yaşanmıştı önce. Mafyanın zorba adamları beni zorla onları yöneten kişiye götürmeye kalktılar. Ah, ne büyük aptallık. Benim hiçbir zaman böyle kişilerle çalışmadığımı öğrenemeyen aptallar grubundan bir demet daha. Ancak onlarla bir kavgaya girmeden yanımıza yanaşan uzun ve siyah bir limuzin en azından patronlarına bir şans vermem gerektiğini fark ettirdi. Kendimi gorillerin arasından kurtararak davetkar bir şekilde açılan kapıdan içeri girdim. Karşımda ufak tefek bir adam bekliyordum, en azından hayalimde öyle birisi canlanmıştı. Mankenleri bile çıldırtacak derecede güzel fiziği olan, bebeksi yüzüyle sokakta görse asla bir mafya lideri demeyeceği genç bir kız görünce oldukça şaşırsa da profesyonelliği gereği herhangi bir belirti göstermedi. Genç kız büyükçe bir şişeden iki kadeh içki koyduktan sonra kendininkinden ufak bir yudum aldı ve anlatmaya başladı.

‘’Benim için yapmanı istediğim şey oldukça basit. Birkaç saat sonra Las Vegas’ın çıkışındaki büyük çimento fabrikasında bir takas olacak. Ufak bir iş olacağı söylenemez. Büyük ihtimalle bir çatışma çıkacak. İşte bu çatışmada devreye sen gireceksin ve Cabral adlı çetenin liderini öldüreceksin. Uzak bir yerde olacağın için kimse senden şüphelenmeyecek.’’

Daha önce de çoğu zaman insanları öldürmüştüm, ancak ilk defa görevi veren insan da yakınımda olacaktı. Şüpheli bir durum değildi bu. Her mafya aralarında yaptığı takasın bir bölümünde çatışırlardı. Ancak bu kız nasıl olur da o çatışmaya dahil olabilirdi? Ah her neyse. Bunları sorgulamak benim işim değil. Tam konuşmak için ağzımı açmıştım ki kızın koltuğun altından siyah bir çanta çıkarmasıyla kelimelerimi yuttum.

‘’İşte, bu da yapacağın temizliğin karşılığı olan bir milyon pound. Ve bu da öldüreceğin kişi. Tony Cabral. Olur da yakalanırsan beni daha önce hiç görmedin. Sanırım her şeyi anlattım. Cevabın nedir?

Bir milyon pound… Oldukça yüklü bir miktardı. Öyle ki eğer bu adamı öldürürsem güzel bir tatile çıkabilirdim. Genç kızın uzattığı resme bir müddet baktıktan sonra resmi ceketimin iç cebine yerleştirdim. Kendi kadehimle mafya liderinin kadehi havada bir kez buluştular ve birkaç saniyede içlerindeki sıvı yerini havaya bıraktı. Limuzinden ayrılırken aklımdaki tek şey tatilini nerede geçireceğimdi..

~

Saat 22.18
Yer: Las Vegas

Takasın yapılacağı yere bir saat önceden gelmiş ve ortamı iyice analiz etme şansım olmuştu. Yerleşme düzenini kafamda kurdum, ardından iki lideri de tam olarak görebilecek bir konuma yerleştim. Kendime bir tane sigara yaktım ve dumanını fütursuzca havaya üfledim. Her şey hazırdı, artık geriye yalnızca beklemek kalıyordu. Yani işin en sıkıcı kısmı. Neden öldüreceğim bütün adamlar hep böyle geç kalırlardı ki? Çakmağımın kapağıyla oynarken çıkan *çın sesi sinirlerimi yatıştırmaya pek de yardımcı olmuyordu ama bunu yapmayı bırakmıyordum. Tam kapağı kapattığım anda fabrikada bir hareketliliğin başladığını fark ettim. İşte işin en sevdiğim kısmı – parayı almaktan sonra – başlıyordu. Aşağıya yerleştirdiğim küçük bir verici sayesinde ortamdaki bütün sesleri anında duyuyordum. Söze karşı taraftan iri yarı bir adam başladı.

‘’Umarım bize kazık atmıyorsunuzdur. Eğer mal iyi değilse buradan ancak cesediniz çıkar.’’

Oh, ne kadar da sert bir adamdı. Bir an, önce bu iri kıyım adamı öldürmeyi düşündüm. Ama hedefim belliydi, belki sonra ümidiyle tekrar dürbünümden içeriyi gözlemeye başladım. Arada konuşulanları kaçırmıştım, ancak takasın başladığını az çok anlayabiliyordum.
Gözlerim resimdeki adamı ararken biraz arkada bekleyen orta yaşlı birine takıldı. İşte, cehenneme göndereceğim adam öylece savunmasız bekliyordu. Emindim ki üzerinde çelik yeleği vardı, ancak ben insanları ya kafalarından, ya da gözlerinden vururdum. Tam tetiğe basacaktım ki zaten zorlukla görebildiğim adam karanlığın arasına karışmıştı. Planda olmayan bir şeydi bu. Hızlıca içeriyi tararken yanan birkaç fener görüş açımı yerine getirdi. Eğlence çoktan başlamıştı, silahlar çekilmiş kargaşada kim kimi vurduğunu bilmeden boşluğa mermi yağdırıyorlardı. Araya polislerin de karışmasıyla iyice panayır yerine dönen fabrika sıkıcı bir yer olmuştu. Bu üniformalı adamları sevmiyordum nedense. Bir gaz bidonunun arkasına saklanmış kendisini savunmaya çalışa Tony Cabral’ı gördüm. Saklanmak için ne kadar da kötü bir yer seçmişti öyle. Tam bidonun ortasına nişan aldım ve silahımdan çıkan mermi sevgilisine kavuşmaya can atan bir aşık gibi hızlıca hedefine vardı. Ardından gelen patlama sesi ve etrafa dağılan et parçaları içeridekilerin artık canlı olmadığını belirtiyordu. Kendime bir tane daha sigara yaktım ve adamın resmini öldürdüklerim defterine yapıştırdım. Bununla birlikte tam üçyüzüncü kişiyi vurmuştum. En ufak bir pişmanlık duymuyordum. Düşündüğüm tek şey beni bekleyen Panama sahilleriydi...



+ Gözüm dinlendi sayende saol ^^ Fakat ; kalın yazmana gerek yoktu .
+ Yazım yanlışı yok , kurgu uygun .

Yeni Puanınız : 90 !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Scarlett Corleone
Dark Alley Çete Üyesi & Şifacı
Dark Alley Çete Üyesi & Şifacı
Scarlett Corleone


Mesaj Sayısı : 93
Money : 130
Kayıt tarihi : 09/08/09
Yaş : 31
Nerden : Amerika

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue90/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (90/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptySalı Ağus. 11, 2009 9:17 pm

Dediklerine uyarak değiştirdim
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amy Catniss Moon
Azılı Suçlu
 Azılı Suçlu
Amy Catniss Moon


Mesaj Sayısı : 1070
Money : 1115
Kayıt tarihi : 03/08/09
Yaş : 29
Nerden : Antalya, Antalya Anadolu Lisesi xD

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue90/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (90/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptySalı Ağus. 11, 2009 9:38 pm

Amy, bütün gece boyunca uyumaya çalışmıştı. Saate baktığında saatin 4:07 olduğunu gördü. Bu kötüydü. Az uyku ona asla yaramıyordu. Bir kere toplam dört saat uyumuştu ve o gün gerçekten kötü şeyler olmuştu. Yaralarının izlerinin hâlâ durduğunu biliyordu. Ve hemen şu saatte uyuyamazsa durum yine aynı olabilirdi. Birkaç dakika yatağın içinde dönüp durdu. On dakika sonra ise uyuyabilmişti. Rüyasında pek çok gün olduğu gibi yine pek bir şey görmedi. Sabah ise bir kapı sesiyle uyandı. Ding dang dong! Evet, en sevmediği seslerden biri de buydu. Yatağından zar zor kalkıp kapıyı açmaya gitti. Ama kimse yoktu. Komşuların veletleri olmalıydı. Amy, onlara birkaç kez küfrettikten sonra kapıyı kapattı ve tekrar yatmak için odasına döndü."Gerizekalı veletler. Uykumun içine ettiniz. Eğer sizi yakalarsam hepinize işkence yapacağım. Dua edin sizi yakalamayayım. Aaaa sinir oldum". Tam o sırada telefon çaldı. Telefonun ekranına bakınca gördüğü isim Henry'ydi. Çeteyle ilgili bir şey olmuş olmalıydı. Yoksa Henry onu bu saatte niye rahatsız edecekti ki Amy'yi? Telefonu açar açmaz Henry ona, çabuk büyük fabrikaya gelmesini söyledi. Orası eski bir beton fabrikasıydı. Ama Büyük Fabrika olarak geçerdi. Ama Amy'nin merak ettiği, sabahın köründe bu da neydi? Amy hazırlanırken saate bakmaya karar verdi. Saate baktığındaysa neredeyse 12'ye geldiğini farketti. Biraz daha hızlandı. Yine de 7 saatten fazla uyumuştu. Bu ona yetecek kadardı. Zaten uykulu hissetmiyordu. Giyinip hemen arabasına doğru yürümeye başladı. Anahtarla kapıyı açtı ve içeri girip kapıyı kapattı. Hiçbir açık yer kalmadığından emin olunca radyoyu sonuna kadar açtı ve şarkıları mırıldanmaya başladı.

Yolculuk pek uzun değildi aslında. Yalnızca birkaç kilometre uzaktaydı bu fabrika ve oraya gitmek en fazla 15 dakikasını alırdı Amy'nin, o da trafik yoğunsa... Ama arabasını yavaşça sürerek gidiyordu. Bir marketin önünde durdu ve gidip yiyebileceği ne var diye bakınmaya başladı. Aslında pek bir şey yoktu ama bir şişe kola ve biraz abur cubur aldıktan sonra arabasına geri döndü. Bir yandan arabasını sürüyor, bir yandan da yiyeceğim diye uğraşıyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra büyük fabrikanın hemen kapısındaydı. Arabadan inmeden önce etrafına bakındı. Fabrikanın tasarımı her zaman değişik gelirdi ona. Çok büyüktü. Arabadan indiği zaman ilk olarak etrafına bakındı. Kimse yoktu. Ama biraz dikkatli bakınca ilerde birkaç tane adamın durduğunu farkedebiliyordu. Evet, Dark Alley ordaydı. Yine en son o gelmişti. Bundan ne kadar nefret etse de çetesinin yanına gitti ve: "Selam millet. Neden burdayız?" dedi. Bir sebep olmasa buraya gelmezlerdi. Çete lideri Henry durumu kısaca açıkladı. Henry anlatırken Yuri'den de çeşitli mırıltılar geliyordu. İnsan öldürmek, güzel... Amy, Henry'nin anlattıklarından büyük mafyalar tarafından çağrıldıklarını anlamıştı. Suç dünyasında tek başına olmak her zaman kötüdür. Bu yüzden Amy, bir çetesi olduğu için her zaman memnun olmuştu. Aslında gerçekten iyi bir çeteydi. Ortalamanın çok çok üstündeydiler. Amy, fabrikaya ne zaman gireceklerini merak etmeye başlamıştı. Yirmi dakika kadar daha öylece durdular. Henry bazı zamanlar açıklamalar yapıyordu. Diğer zamanlarda sessizdiler. Amy de etrafına bakınıp duvarlardaki yazıları okuyordu. Bu büyük duvarlara spreyle pek çok yazı yazılmıştı. Alev resimlerinden nefret ediyordu çünkü annesini bir yangında kaybetmişti. Babası ise pek de umrunda değildi. Henry zamanı gelince içeri girmelerini işaret etti. Amy, onun arkasından usulca içeri girdi.

İçerisi oldukça karanlıktı. Amy, elinde fener olmasına rağmen pek bir şey göremiyordu. Feneri etrafa tuttuğunda yerde birkaç tane çukurumsu şey olduğunu gördü ve onlara dikkat etmeye başladı. O ana kadar ortam oldukça sakindi. Amy ve diğer çete üyeleri saklanılacak bir yer buldular. Çatışmada her zaman bir yere saklanmak gerekiyordu. Dark Alley bu konuda oldukça başarılıydı aslında. Amy, elinde bir fener ve bir tabancayla öylece orada duruyordu. Şu anda tek istediği birkaç insan öldürüp buradan çıkıp gitmekti. Çete üyelerini gözleriyle takip ediyordu. Yuri en ilerdeydi. Biraz gerisinde Tony vardı. Amy'nin hemen önünde de Henry durmuştu. Diğerleri ise etrafa dağılmıştı. Amy onları göremiyordu. Çete üyelerinin yerlerini aklına kazıdıktan sonra etrafı gözlemeye karar verdi. Feneri ilk olarak sağ tarafındaki bölüme tuttu. Orada çeşitli koliler vardı. Bu kolilerin en küçüğü bir insanı alacak boyuttaydı. Büyükleriyse bunların dört ya da beş katları gibiydi. Amy, kolilerin üzerinde bir şey yazdığını gördü ama uzakta olduğundan okuyamıyordu. Yazıların üzerinde ise ne sembol vardı, ne de bir isim... Feneri kolilerin arkasına doğru tuttu. Orada insanlar saklanmış olabilirdi. Amy, fenerin ışığının azaldığını farketti. Tam en önemli zamanda ışığın kesilmesini istemezdi. Daha dayanacağını düşünerek ışığı bir de sol tarafına tuttu. Orada koliler yoktu ama sütunlar vardı. Amy, bir sütundan öteki sütuna, bir insanın geçtiğini gördü. Çete üyelerinin de o tarafa baktığını görünce hiç sesini çıkarmamıştı. Birkaç dakika hiçbiri hareket etmedi ve ortamda tamamiyle sessizlik hakimdi. Bu sessizliğin ne zaman biteceğini merak ediyordu Amy. Tam o sırada bir kurşunun kulağının çok yakınından geçtiğini farketti. Kafasını yapabileceği en hızlı şekilde çevirince karşıdan bir adamın vurulduğunu görmüştü. Kafasına yakın bir yerden vurulmuştu ve yere düşerken acı verici bir şekilde bağırmıştı. Amy, çetesinden biri olmamasına sevinmişti doğrusu. Adamın kurtulması imkansızdı. Bunu kendi kendine mırıldanarak hatırlattı. "Kurtulması imkansız!" ... Olanlar zaten ondan sonra olmuştu. Etraf tam beş dakika içinde savaş alanına dönüşmüştü. Vurulan adamın birlikte geldiği adamlardan birisi Amy'nin arkasına doğru ateş etmişti. Ardından ordan tekrar karşı ateş açılmıştı. Dark Alley tam aradaydı aslında. Ama vurulmayacaklarını biliyordu, o kadar amatör değildiler. Bir süre durum böyle devam etti. İki grup arasındaki çatışma ise durmak bilmeyecek gibiydi. Zaten zor olan durum karanlıkla daha da zor oluyordu. Birkaç dakika sonra Amy, kapının açılmasıyla o tarafa döndü. Rus Mafyası, İngiliz Mafyası, ve diğer tüm mafyalar... Herkes oradaydı. Amy, bunun çok büyük bir çatışma olacağını artık anlamıştı.


Mafyalar gelince ortam biraz olsun sessizleşmişti. Herkes dikkatini onlara vermişti. Kendi hallerinde çatışan iki grup bile ses çıkarmıyordu artık. Aslında bu iyiydi. Ama fırtına öncesi sessizlik denen olaylardandı bu. Fırtınadan önce hava sığ olurdu, aynı durum. Büyük bir çatışmanın ortasında kalmak bazı zamanlar eğlenceliydi, ama şu anda nedense Amy'yi ürkütüyordu. Amy, mafyaların başlarının birbirlerine laflar söylemeye başladığını duyuyordu. Şakalaşırmışçasınaydı ama ürkütücüydü. Çatışma başlayacak gibiydi. Mafyaların sesleri daha da fazlalaşmıştı. En sonunda bir silah çekme sesi oldu ve mafyadakiler silahlarını çıkarmışlardı. On saniye içinde binlerce silah sesi duyuldu. Amy, saklandığı kolinin arkasına iyice sinmişti. Etrafta hayatı boyunca görmediği kadar kurşun vardı. Birkaç tanesinin çok yakınına düştüğünü görüyordu. Amy'nin etrafında on beş kadar ölü insan vardı. Eğer buna alışmamış olsa gerçekten kötü bir durumdu ama zaten kendisi de onlarca insan öldürmüştü. Bugün bile on taneden fazla insana Amy'nin kurşunu gitmişti. Çetesindeki diğer kişilerin kendisinden daha çok insan öldürdüğünü farkediyordu. Hepsi yirmiden fazla insan öldürmüş gibi görünüyordu. Aslında bu durum önceden öldürdüğü insanlardan çok farklıydı. Amy, hiç bu kadar karanlıkta birini öldürmeye çalışmamıştı. Birini öldürmek değil, karanlıkta yürümeyi bile sevmezdi. Önünü arkadasını görememek gerçekten kötü oluyordu. Bir azılı suçluydu ve daima, her türlü duruma hazırlıklı olmalıydı. Ayrıca, önceki öldürdüğü insanlarla yalnız başına olurdu. Burada ise yüzlerce kişi vardı ve kimin dost kimin düşman olduğunu anlamak gerçekten zordu. Bunları düşürürken silahından çıkan bir kurşunun kendisine silah doğrultan birini vurduğunu gördü. Suratında bir gülümseme belirdi. Kendi kendine tekrar mırıldandı: "Aptal adam... Bana silah tutmak, ha? Geber!" ... Ardından bunu biri duydu mu diye etrafına bakındı. Ama ortamda o kadar çok gereksiz gürültü vardı ki kimse kendisini duyamazdı. Haykırarak söylese bile duyma ihtimalleri düşüktü.

Amy etrafına bakarken karşıda bir adam gördü. Bu adam ona niye bu kadar tanıdık geliyordu ki? Yaklaşık 35-40 yaşlarındaydı ve yakışıklıydı aslında. Çetenin işlerinden birinde görmüş olabileceğini düşünerek kafasını öbür tarafa çevirdi. Birden aklına fabrikanın girişindeki alev resimleri geldi. İşte oydu. O adam annesinin ölmesine sebep olan yangını çıkaran adamdı. Amy'nin hayatı boyunca öldürmeyi en çok arzuladığı adam... Kendini ona nefretle bakarken gördü. Ailesinin en çok sevdiği üyesi, annesi, onun tarafından öldürülmüştü. O da acı çekerek gebermeliydi. Amy, Yuri'nin silahını o tarafa doğrulttuğunu gördü ve ona işaret ederek durmasını söyledi. Yuri silahını indirmişti ama pek istekli bir şekilde yapmamıştı onu. Amy silahını kaldırdı ve adamın tam kalbini nişan aldı. Kendi kendine mırıldanmaya ise devam ediyordu: "Yine karşılaştık seninle. Annemin ölümü senin yüzünden oldu. Senin ölümün de benim tarafımdan gerçekleştirilecek!" . Tetiği çekti. Tam yarım saniye sonra adam yerdeydi. Amy sadistçe bir kahkahanın ardından annesinin intikamını düşünerek biraz da olsun rahatlamıştı. Bunu polislere bıraksa ne becerebileceklerdi ki? En doğrusunu yapmıştı. Zaten adam kendilerine düşmandı. Ama onların tarafından bile olsa Amy aynı şeyi yapardı. Amy, ondan sonra da on kadar insan öldürdü. Ama hiçbirinden annesinin katilinden aldığı kadar haz almamıştı. Çatışma tam dört saat sürdü. Amy, silahını Henry'nin işaretiyle indirmişti. Gerçekten dışarı çıkmayı istiyordu.

Bir insanın ayağına ölülerin takılması gerçekten kötüdür. Bu fabrikadan çıkarken Amy'nin başına yaklaşık on defa geldi. Aslında buna bile alışkındı ama içinin ürpermesine yine de sebep oluyordu. Dışarı çıktığında eve gitmek istiyordu. Bunu çete üyelerine söyledi ve vedalaştıktan sonra arabaya atladı. Silahını güvenli bir yere koyduktan sonra yapabileceği en fazla hızı yaparak şehre doğru ilerlemeye başladı. Bu günün sonunda yüz kadar insan öldürdüğünü biliyordu. Bunlardan birisi de annesinin katili olan adamdı ve hiç birini öldürdüğü için pişman değildi. Orada binlerce insanın öldüğünü biliyordu. Tüm dost ve düşman mafyalar ve çeteler oradaydı. Amy, yenik duruma düştüklerini duymak istemiyordu. Ama zaten öyle değildi hesaplamalarına göre... Aslında pek de umrunda değildi. Şu anda umrunda ne olduğunu bilmiyordu. Sabah aldığı gofretlerden bir tanesinin arabada kaldığını farketti. Acıkmıştı aslında. Gofreti açtı ve biraz yavaşlayarak yemeye başladı. O anda umrunda olan şey aklına geldi. Umrunda olan tek şey, yatağına gidip uyumaktı. Kendi kendine mırıldandı: "Zor bir günün üstüne uyumak gibisi yoktur. ". Sonra da arabasıyla hızlanarak evinin önüne kadar sessizce geldi. Eve girdiğinde üstünü zar zor değiştirip kendini yatağa attı. Uyumak, gerçekten dünyadaki en güzel şeydi...




+ Güzel bir rol oyunu okuduğumu söyleyemem. Yukarıda konuyu vermiş olmasak, neyi anlattığını anlayamazdım doğrusu. Yavan bir çatışmaydı. Anlatımın "yapmıştı, atmıştı, tutmuşt" larla dolup taştığından akıcılık da bulamadım. Ayrıca azılı suçlunun sabit bir evi ve telefonu olması beni şaşırttı doğrusu. Reel hayatta yakalanman 15 dakika bile sürmezdi...
+ Puanınız aynen kalıyor, fakat yazdığınız 90'lık bir ro değildi.


En son Amy Catniss Moon tarafından Çarş. Ağus. 12, 2009 11:44 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandre Fabien Zaccor
Kaçak
Kaçak
Alexandre Fabien Zaccor


Mesaj Sayısı : 482
Money : 605
Kayıt tarihi : 27/07/09
Nerden : İtalya hesabı kopuyoruz moruk

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue97/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (97/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyÇarş. Ağus. 12, 2009 1:59 am

Alexandre bir katil/suçlu olarak aranmaya başladığı günlerden 1 hafta sonra İtalya/Milano'da bir depoda.

Gözlerini açtığı gibi gözüne küçük buğulu pencerelerden gelen güneş ışıkları ilişmesinin kötü bir durum olduğunu düşünüyordu. Kalktığı gibi sanki onu karşılarcasına gözlerini zorluyordu. Alexandre bu durumu sevmiyordu ancak şu durumda kalacak başka bir yeri yoktu. Öldürdüğü bir başsavcıydı, baktığı davada taraf tutan bir başsavcı... Üstlerinden aldığı emir ve bilgi doğrultusunda öldürmüştü. İtalyan mafyasından bir yardım bekliyordu. Onlar için bir adam öldürdükten sonra kendisine karşı bir yardımı hor görmeyeceklerini planlıyordu. Ancak sorun bir haftadır tek bir haber ya da ipucu bile çıkmamasıydı. Eskimiş ve buğulanmış küçük camlardan yayılan güneş ışıkları gözlerini zorluyor ve Alexandre'nin gözlerini kısmasına sebep oluyordu. Bundan şikâyetçiydi ama yattığı yerden kalkmak istemiyordu. Burada böylece yatıp herkes tarafından unutulmak istiyordu. Alexandre üzerinde çalışan birçok polis ve dedektif olabilirdi. Depoya bir araç yaklaştığında bunun sesini net olarak duyabiliyordu. Deponun en önemli faydası da buydu. Belki başka bir zamanda başka bir şekilde yalnız kalmak isterdi. Sıkıntılı ve hasta olduğu hafta sonunun ardından böyle bir şey çok kötü olmuştu. Roma'dan Milano'ya kadar yürümekte ayrı bir durumdu tabii. Kaçışının takdire değer olduğunu düşünüyordu ancak daha acemiydi. Bir an önce İtalyan mafyasının kendisini kurtarmasını istiyordu. Kolunu gözlerinin önüne çekip güneş ışıklarını engelledikten sonra kendi kendine düşünmeye başladı. Belki de gidip teslim olmalıydı...

Alexandre düşünceleri ile cebelleşirken duyduğu ses ile yerinden fırlamıştı. Yattığı yerden hızla fırlayıp deponun kapısına doğru ilerliyordu. Gelen ses bir aracın sesiydi. Araçların polis arabası olma ihtimali azdı, öyle olsaydı sesler yankılanıyor gibi gelirdi. Çünkü arabalar arka arkaya olurdu. Ama bu sesler dağının bir şekilde geliyordu. Belki de İtalyan mafyasının yardımı sonunda gelmişti. Kapıyı aralayıp dışarısını yavaşça izlemeye koyuldu. Bir anlık heyecana kapılmıştı. Bastırılmış bir sevinç ile dışarısını izlemeye devam ediyordu. Plakaları ve araba modellerini iyice kontrol ettikten sonra bu İtalyan mafyasına bağlı olan bir çete olduğunu anlamıştı. Biraz şaşırmıştı, İtalyan mafyasını bizzat bekliyordu. Ancak şu durumdan kurtaracak her kişiye razıydı. Kapıyı aralayıp dışarı fırladıktan sonra arabaların gelişini izlemeye koyuldu. Elini alnına koyup güneş ışığı için siper etmesinin ardından kendine doğru sürülen araçların gelişini izledi. Depoya iyice yaklaştıktan sonra araçlar durmuş içerisinden siyah takımlı adamlar fırlamıştı. Alexandre tebessüm ile araçlardan birine yaklaştı. Bu sırada daha önceden tanıdığı biri ona eli ile mani oldu. Bu gelen çetenin kurucusu olan kişiydi. Belki de önce söylemesi gereken bir şey vardı. Tekrar yüzüne bir tebessüm yerleştirdikten sonra adama baktı. Bakışlarından bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Adamın " Artık bizim işimize yaramazsın. " sözleri ile korkuyu hissetmeye başlamıştı. Daha önce duymadığı bir duyguydu bu. Alışık olmasa da hissettiği bu duygu gerçekten inanılmazdı. İnsanı sanki acıya sürüklüyormuş gibiydi. Ciddi bir tavır sergilemeye başladıktan sonra " Ne yani, beni öldürecek misin ? " diye mırıldandı. Bu olamazdı, Alexandre'yi öldüremezlerdi...

Ciddi bakışmaların ardından çete üyelerinden birinin silahının namlusunu başının arkasında hissetmişti. Yüzüne tekrar bir tebessüm yerleşmişti. Ölürken bile mutlu görünüyordu. Ancak içinde kopan bir korku fırtınası vardı. Bu arada biraz ileriden gelen araç seslerini fark etmemiş değildi. Deponun arka tarafındaki ağaçlıktan geldiği belliydi bu seslerin. Alexandre dikkatle sesleri dinlediğinde bu araç sesinin bir polis konvoyu olabileceği aklına gelmişti. Sıra halinde gelen ve olabildiğinde hızlı gelen bir konvoydu. Alexandre ile bu kadar acelesi olan kimse yoktu. Bu konvoyun dost olma imkânı çok düşüktü. Kimden korkacağını bilememişti Alexandre. Bir yanda onu öldürmek isteyenler vardı, diğer yanda ise hayatını karartacak polisler. Biraz düşündükten sonra tatlı bir tebessümle çete liderine baktı. Ardından kafasına silah dayamış olan adama hızlıca dönüp bir yumruk attı. Adamın elindeki silah ateş almıştı. Buna karşılık olarak diğer çete üyeleri de silahlarını çıkartıp ateş etmeye başlamışlardı. Alexandre hızla deponun ana bölümüne doğru koştu Deponun ana bölümü üst kattaki ofise göre çok karanlıktı. Hatta neredeyse göz gözü göremeyecek derecede bir alaca karanlık vardı. Polislerin ateş seslerini duyup karşılık vermesinin ardından ortalık savaş yerine dönmüştü. Hedef Alexandre olmasına hatta iki tarafında Alexandre'ye karşı dost olamamasına karşın aralarında bir çatışma çıkmış hatta ölümler yaşanmaya başlamıştı. Silah seslerinden kaçarak Alexandre içeri sığınmış kaçacak fırsat kollamaya başlamıştı...

İçeride kapının yanına pusmuş bir şekilde bekliyordu. Bu sırada arka kapının açıldığını görmüştü. Hızla saklandıktan sonra polisin içeriye girişini ve etrafta Alexandre'yi aramasını izlemeye başlamıştı. Hiç ses çıkartmadan ve tepki vermeden hayal kırıklığına uğramalarını beklemeye başlamıştı. Tabii bu sırada ön kapının açılıp çetenin içeriye dalacağını düşünememişti. Karanlık depo bir anda silahtan çıkan kurşun sesleri ile yankılanmaya ve ateşlenen kurşundan çıkan alev ile aydınlanmaya başlamıştı. Alexandre dikkatle olup biteni izliyordu. Bağırışlar, koşuşturmalar, silah sesleri ve polis araçlarının sirenleri tamamen birbirine karışmıştı. Hiç bir şey duyamayacak hale gelmişti ancak hala düşünebiliyordu. Etrafını ve depoyu daha önce aklında tasarlamıştı. Tüm kaçış noktalarını düşünmeye başladı. Yaklaşık 5 adım ilerisinde havalandırma vardı. Havalandırmadan ofise çıkabilir oradan da dışarıya atlayabilirdi. Hem de tam istediği gibi ormanın içine çıkardı. Etrafını iyice kolaçan ettikten sonra eğilir şekilde koşmaya başladı. O kadar ses içerisinde kimse onu duymamış olmalıydı ki havalandırmaya varmıştı. Kapağı çıkarıp bir köşeye attıktan sonra iyice eğilip içeriye doğru kafasını soktu. Bu sırada belinde beliren silah namlusuna çok şaşırmıştı. Yavaşça geriye doğru çekilip ellerini kaldırdı. Bu sefer ki tam anlamıyla tehlikeli bir durumdu...

Alexandre'nin düşünceleri bu sefer yenilmişti. Daha önce hiç yanılmasa da bu sefer olmuştu. Adamı atlatmanın bir yolu yok gibi gözüküyordu. Ellerini indirip yere doğru koydu. Ardından kendini indirip ayağa kalkmaya çalışıyordu ki bir silah sesi ile arkasındaki adamın yere yığılışını gördü. Ardından adamı öldüren kişi de yere yığılmıştı. Alexandre'nin gözleri bir anda fal taşına dönmüştü. Hızla havalandırmaya girip ofise doğru çıkmaya başladı. Havalandırma karmaşıktı, aklında oluşturduğu yol belki gerçek değildi. Ancak gördüğü ışık tamamen gerçekti. Ofisi bulmuş olmalıydı, Havalandırmadan içeriye süzülen ışık sayesinde havada uçuşan tozları bile görebiliyordu. Kapağa bir tekme attıktan sonra kafasını hızla dışarıya çıkardı. Çıktığı yer deponun dışıydı. Ofise gitmeye gerek kalmadan dışarı çıkmıştı ve artık özgürdü. Onu koruyacak kimsesi kalmamıştı, kaçak bir yaşamın başlangıcı işte böyleydi. Etrafına baktığında kimseyi görememişti. Derin bir nefes aldıktan sonra hızla ormanın içerisine doğru koşmaya başladı. Kaçak yaşamının ilk adımları bunlardı...

Ne yapacağını bilmese de " Keşke kaçmasaydım " demek yerine " Lanet olsun kaçtığım o güne... " demek daha iyi bir seçim gibi gözüküyordu. Alexandre bu sıralar kaçmak ile uğraşıyor... Ya siz?




+ Diğer rol oyununla karşılaştırdığımda açıkçası onu daha iyi buldum. Fakat ; kurgular apayrı olduğundan onu saymıyorum neyse ..
+ Renklendirmelerin zaten senin uyumlu oluyor . Seviyorum .
+ Uzunluk yerinde .. Kurgu atraksiyon az olmasına rağmen iyi ^^
Yeni Puanın : 97 !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amelia Mitchy Dougless
Azılı Suçlu
 Azılı Suçlu
Amelia Mitchy Dougless


Mesaj Sayısı : 22
Money : 47
Kayıt tarihi : 10/08/09
Yaş : 27
Nerden : antalya

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue55/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (55/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyÇarş. Ağus. 12, 2009 1:59 pm

Gökyüzünün neredeyse delindiği bir gündü.Hiç sevmezdim yağmurlu günleri beni hep korkuturdu ve annemi babamı hatırlamamı sağlardı onları hatırlayınca da mutsuz ve halsiz olurdum.Ki şimdi de öyleydim.Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu.Amy ve ben ıssız yoldaki 70 metre aralıklarla kel-kör yanan lambaların önünden ilk çaldığımız araba olan Ferrari ile geçiyorduk.İkimiz de hız yapmayı çok severdik o yüzden bir ferrari çalmıştık.Dışarıda sert esen poyraz iki yanımızda kalan ağaçların dallarını koparıp onları uçuracakmış gibi esiyordu.Amy’nin Ferrari ile yaptığı hız poyrazın arabanın yanlarından aşınarak geçerken uğuldamalar çıkarmasını sağlıyordu.Fakat bu ses beni rahatsız ediyordu.En kötüsü de deli gibi acımasız şekilde çakan şimşeklerdi.Şimşek ne zaman çaksa aniden yerimden zıplayıp tüylerimin diken diken olduğunu fark ediyordum.Şimşekten korkuyordum ve bu durumu gülünç buluyordum.

Bu durum Amy için de gülünçtü. Gülünç buluyorduk çünkü; her türlü suçu işleyen bir azılı katil bunu yapmaktan korkmaz da gökyüzünde önemsiz çakan şimşekten korkardı.Amy’ye hep özenirdim.Zekasını kullanmakta çok iyi bir insandı ve istediğini almakta oldukça ustaydı.Ben hayatım boyuca pısırık kalmıştım.Ta ki ailem ölünce, Amy beni bulana kadar.Bu düşüncelere dalmışken Amy bana:

-‘Güzel bir gün’ dedi. Severdi yağmurlu günleri.Yani benim tam tersimdi bu konuda. Onu stresten uzaklaştırıyormuş.Benim ise ruhumu köreltiyordu. Bir fabrikaya doğru gidiyorduk.Eski yıkık-dökük yıllar önce terkedilmiş.Burada mafya ile olan karşılıklı pazarlamamızı yapmaya gidiyorduk.En sonunda fabrikanın önüne vardık.Önde iki tane gıcır gıcır parıldayan beyaz bir Porsche ve siyah bir jaguar vardı.O anda o jaguardan bizde de olmasını istedim fakat 2 saniye sonra bu isteğim geçti.Jaguar’ı tanımıştım.Çünkü bu Amy’nin sevgilisi olan Alex’in arabasıydı.Henry ve Angeal da onla birlikte gelmişlerdi.Amy arka koltuğu gösterek:

-Çantayı alır mısın canım’ dedi.Onun bana canım diye hitap etmesi hoşuma gidiyordu.Çünkü; bu bana onun bir parçası olduğumu hissettiriyordu. Belimi arkaya hafifçe büküp çantanın sapını kavradım ve kendime doğru çektim. Arabadan indik ve Amy ile fabrikanın kapısına doğru yöneldik.İçeride herhangi kötü bir şey olursa diye önlem almak için ikimizde aralık olan kapının ardından içeriye doğru bakmaya başladık.Ters giden hiçbir şey yoktu.Son bir kez cebimden silahımı çıkarttım ve şarjörünün durumuna baktım.O anda Amy sanki bir şeyi unutmuşuz gibi bana döndü ve:

-‘Ah! Ocağı kapatmış mıydın Amelia?’ dedi endişeli endişeli.O zaman bir ikilem içerisinde kaldım ve sonra iyice emin olup:

[size=12] -‘Son günlerde biraz unutkan olmuş olabilirim fakat hayatımıza zarar verecek bir şeyi unutmam herhalde, evet’ dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve içeriye girdik.


-‘İşte geldik’ dedim gülümseyerek. Daha sonra karşı taraftan olan adam-lider gibi gözüküyordu-çanta da olan 3.000.000$ ı göstermemizi istedi. Bende ona doğru bir adım attım ve çantanın içindeki parayı ona doğru çevirdim.İçimde bir kuşku vardı sanki her an bir şey olabilirmiş gibi

-‘Şimdi sıra sizde siz de malı gösterin’ dedim emir verici bir ses tonuyla. Adam yanında duran kadından-ki metresiydi sanırsam(gerçekten de o kadına acımıştım.çünkü; adamın onu yem olarak kullanacağını düşünmüştüm.-çantayı vermesini rica etti. Kadın ona doğru uzandı, çantanın kilidini açtı ve adama verdi. Adam da bize döndürdü. Çantanın içinde 3.000.000$ değerinde eroin vardı. Hiçbirimiz bundan kullanmıyorduk. Yani bizimkisi malı satıp para kazanmak uğraşıydı. Amy:

-‘Aynı anda’ dedi. Ben elimde duran çantayı adama doğru uzattım. Bir elim hala ne olur ne olmaz diye silahımın tetiğindeydi. Adam da bize çantayı uzattı ve aniden çantayı geriye fırlatıp elimdekini aldı. Daha sonra da ateş etmeye başladı.Omzumu isabet alan kurşundan yandaki varillerin arkasına saklanarak zorbela kurtulmuştum. Amy de yanımda çömelmiş öbür adama katılan 3 adam ve 1 kadına ateş ediyordu. Bende hemen ona katıldım ve kadını 2 el ateşle öldürdüm. Bir anda arkada bir kıpırtı oldu ve liderin elinde iki çantayla arka kapıya doğru koşmakta olduğunu gördüm. Diğerlerinin 3 adamla çatışma içerisinde olmasını fırsat bilerek kaçan adamın arkasından koşturmaya başladım.

-‘Dur seni adi pislik herif!’ diye çığırdım arkasından.Koştururken nefes nefese kaldığım için boğazım çok acıyordu. Kendimi yavrularını kaçırmakta olan aslanı kovalayan dişi bir geyiğe benzettim o anda. Adamın arkasından hala delice ateş ediyordum. Sonunda bir tanesini ayağına doğru isabet ettirdim ve adam yere kapaklandı yanına gelince de hiç acımadan arkasından 3 el kurşun ederek onu cehenneme yolladım. Elinde bulunan 2 siyah çantayı da alıp diğerlerinin yanına koşturdum. Oraya varınca onlarında öbür adamların işini bitirdiğini gördüm.İçim rahatlamıştı.Amy beni alnımdan öptü ve:

-‘Ah Amelia bir şeyin yok ya! Çantaları almışşın’ dedi.Fabrikadan çıkarken yerde sele serpe yatan kanlı cansız bedenlere bakıyordum.Midem bulanmıştı.

Orada işimiz bitince hepimiz arabalarımıza atladık ve evlerimizin yolunu tuttuk…



Puan aynen kalıyor !
Öneri ;
* En önemlisi , konuşma Rol Oyununu çok etkilemeyen bir unsur . Onun yerine karakterinin duygu ve düşüncelerini yansıtan rol oyunları yapmalısın .
*Renk belki sana önemsiz geliyor olabilir fakat ; okuyan birisi için o kadar göz yorucu ki..




dediğiniz gibi yapıp düzelttim


En son Amelia Mitchy Dougless tarafından Cuma Ağus. 14, 2009 4:51 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mat Tonny Murino
Tetikçi
Tetikçi
Mat Tonny Murino


Mesaj Sayısı : 647
Money : 683
Kayıt tarihi : 05/08/09
Yaş : 35

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue100/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (100/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyÇarş. Ağus. 12, 2009 2:21 pm

Karakterler ve rolleri
Tony Forest = Suçlu
Emily Greal = Doktor
Mat Deamon = Patlayıcı uzmanı
Alex Promso = Suçlu - Şöför
( araba = http://allworldcars.com/wordpress/wp-content/uploads/2008/04/volkswagen_transporter_sportline.jpg )
Robert Ken Malian = Keskin nişancı


-Oyun başlıyor.

diye mırıldandı sinsi gülüşüyle Tony. Plan basitti. İlk önce sexy doktor Emily gircekti içeri. Tony onu almıştı çünkü bir çatışma çıkması olasılığı vardı ve yaralanan olursa ilk müdahaleyi Emily orada yapıcaktı. Tony kimseyi kaybetmeyi istemiyordu. Grubu onun için bir aileden farksızdı. Emily içerdeki güvenlikçilerin sayısını bize bildirdikten sonra onların dikkatini girişten çekicekti. Evet bunu yapabilcek kadar güzel ve zeki. Sonra sıra diğerlerine gelicekti. Herşey hazırdı silahlar, patlayıcılar, Emily'nin ilk yardım çantası. Siyah bir transporter içinde gözlerini kapatmış kendilerini bu zorlu sınava hazırlıyorlardı. Zaman gelmişti Emily'i arabadan inmişti. Yüksek topuklu ayakkabısıyla dar yandan yırtmaçlı kırmızı elbisesiyle birleşince onu yaşıyan bir melek haline getirmişti. İlk adım başarılıydı içeri girmişti. Kulaklık ile mig'i sansör farkedememişti. Kısa bir süre içersinde Emily'nin sesi duyuldu;

-Dört. dört güvenlikçi var. Her tarafı izliyen kameralar var yukarda kaç kişi var bilemiyorum öğrenmeye çalışıcam. Beklemede kalın.


diye sessizce fısıldadı.
*shınk-shınk* diye bir ses geldi. Tony mermiyi elindeki desart eagle'nin ağızına yerleştirmişti. Silah'ın namlusunu dudaklarına yapıştırmış diğer grup arkadaşlarının ona bakışlarını görmeden dua ediyordu. Tony'nin sesi çıkmasada dudakları kıpırdıyordu ve " Tanrım. Beni ve dostlarımı kutsa. Senin büyük gücün ve merhametin bizim yanımızda olsun. Bizden kimsenin yaralanmasına izin verme." dedi. Gözlerini tekrar açtığında yüzünde sert bir bakış vardı ve bankanın girişini süzüyordu. Neredeyse 35-40 dk geçmişti ve Emily'den haber alamamışlardı. Tony soğuk kanlılığını hiç yitirmiyordu. Diğerleri ise Tony'e güveniyordu. Bir müddet sonra Emily'nin sesi duyuldu;

-Beyler yukarıda iki kişi var. Daha doğrusu vardı. Kameraler temiz içeri girebilirsiniz aşağıda. Dört güvenlikçi sizindir.

dedi normal bir ses tonuyla. Tony hariç diğerleri şaşırmıştı. Emily ne yaptıysa yukardaki iki güvenlikçiyi haklamıştı. Tony ona güveniyordu diğer dostlarına güvendiği gibi ve bunda haklı çıktı. Tony gür bir sesle;

-Emily'i duydunuz. Gidiyoruz. Herkez yerlerini biliyor anlaştığımız gibi...

dedi sesi hiç detone olmadan. Sesindeki kararlılık diğerlerinede cesaret ve güven vermişti. Arabanın kapısı bir kez daha açıldı. Bu son açılışıydı belkide. Tony her zamanki soygunda giydiği takım elbisesi ile güneş gözlüğünü giymişti. Grubun en önünden ilerlerken arkasına bile bakmıyordu. Çünkü dostlarınında onu yarı yolda bırakmıcağını biliyordu.Bankanın kapısından girdikleri an sansörün önündeyken, Robert'ın susturuculu silah'ından *Tik-Tik-Tik* üç el ateş edip 3 güvenlikçiyide ıskalamadan ve çok seri şekilde işlerini bitirmesi ve Alex'in çantaların geçtiği sansörün arkasındaki güvenlikçiye hemen silah'ını çekmesi banka içinde inanılmaz bir çığlığa sebep olmuştu. Bu durumda hemen Tony devreye girerek Banka'nın ortasında silah'ını havaya kaldırarak üç el ateş etti ve yüksek sesle;

-KİMSEYE ZARAR GELSİN İSTEMİYORUZ. FAKAT SİZ LANET OLASICALAR SESİNİZİ KESMEZ VE BAŞIMI AĞRITMAYA DEVAM EDERSENİZ. BİR KAÇINIZI BURADAN GÖNDERMEK ZORUNDA KALICAM. MEZARLIĞA..

bağırdı. İçeride çıt yoktu herkezin sesi kesilmişti ama bir ses gelmeye başladı topuk sesi. Emily kıyafetini düzelterek Tony'nin yanına geldi ve dudağına bir öpücük kondurdu. Bu süre içersinde ise Alex diğer güvenlikçiyi etkisizleştirmiş. Robert Bankanın çatısında sniper'ı ile yerini almış, Mat ise banka müdürü ile Tony'nin yanına gelmişti. Şişko zavallı adam paçasını ıslatmış bile şimdiden. Ağlıyordu ve Tony'e yalvarıyordu. Tony böle şeyleri hiç sevmezdi. Dizlerinin üstünde yalvaran müdürün saclarından tutup geriye doğru çekti ve dizine doğru hızlıca çekti. Müdürün burnu ile Tony'nin dizi ortada birleşti ve *Küt* diye bir ses çıktı. Müdürün burnu kırılmıştı. Müdür yerde yatarken alex etrafı inceliyor sorun çıkartanları tartaklıyordu. Tony eğilerek müdürün yüzünü kendi yüzüne çevirip;

-Kasanın şifresi!

diye ölüm kokan ses tonuyla mırıldandı. Ses tonu o kadar korkutucuydu ki Müdür titret bir dille,

-ü.üç sağa, d.dö.dört sola, b.bir sağa. a.al.altı sola. L.lütfen b.ba.bana birşey yapmayın...

Tony bile şaşırmıştı. O bile bu kadar kolay olcağını düşünmüyordu. Tony'nin bakışları Mat'e dönmüştü, Mat ise hemen başıyla onayladıktan sonra kasaya doğru hızlı adımlarla ilerledi sırtında 4 çanta vardı her bir cantanın içinde bir çanta daha vardı ve hepsine eşit şekilde dağıtılmış patlayıcılar vardı yani toplam 8 çanta vardı. Tony hafiften kulağını tuttu. Bu Robert'ın sesiydi, rüzgar ile birlikte pek anlaşılmıyan bir sesle tonuyla "Aynasızlar. Aynasızlar. aynasızlar geliyor Tony. biri Polise haber vermiş." dedi. Tony hiç şeklini bozmadan ağır bir şekilde ayağa kalktı *BanG* ve büyük çığlık sesleri içinde müdürün beyninden akan kanlara basmamaya çalışarak konumunu değiştirdi. Polis sirenleri fazla zaman geçmeden Bankanın kapısına dayanmıştı. İçeriden bir ses;

-Tony. Kasa açıldı...

Mat çantaları doldururken patlayıcılarıda çantadan çıkarmıştı. Aniden bir patlama sesi. Dışarıdaki çıplıklar duyulabiliyordu. Tony'nin ve içerdeki rehinelerin korkulu bakışları dışarı çevrilmişti. Kulaklıktan tekrar ses gelmişti fakat bu sefer çok net ve neşeliydi " Yiihhaa! hey Tony. O lanet olasıca polis helikopterini hakladım. Haa ha haa. Hava desteğini buradan engellemeye çalışıcam. Hızlı olun.." dedi Robert. Tony'nin suratındaki ifade, o gülüş gerçekten kimsenin görmek istemiceği tiptendi. Çantalar hazırdı ve dışarısı ana baba günü gibi polis kaynıyordu. Keskin nişancılar, FBI ajanları, polisler hepsi kapıcaydılar. Tony önüne rehinelerden birini alarak bankanın girişine yaklaştı. Siyah takım elbiseli bir ajan elindeki megafon'u ağızına yaklaştırarak;

-Etrafınız sarıldı. sağ sağlim çıkmak istiyorsanız bizimle anlaşma yapmak zorundasınız. Rehinelerin hiç birine zarar gelmeden salın.

diye bağırdı. Sesi kararlıydı ve bu soygunu yaptırmıcak bir tipteydi ama Tony de aynı kararlılıkla dışarıyı seyrediyor ve gülümsüyordu. Arkasına baktı ve başıyla rehinelerden birini silah'ı ile işaret ederek çıkmasını işaret etti. Adam koşar adımlarla kapıya ilerledi. Fakat kapıyı açmasıyla yere yığılması bir oldu. Tony nin silah'ından çıkan ses bir kez daha herkezi çığlığa boğmuştu. Dışarıdan Tony'i vurmak için hazır bekliyen keskin nişancılar vardı fakat Tony zekiydi önündeki rehineyi devamlı haraket ettiriyordu buda keskin nişancıları engelliyordu. Serbest bırakmak için giden adamın ölü bedeni Banka kapısına yığılı kalmıştı. Bir sürü polis, bir sürü muhabir ve kameraman vardı. Kameralar Tony'e dönmüştü ve bu onun hoşuna gitmişti tüm dünya onu izlicekti artık. Tony rehinenin kulağına;

-Kameralara gülümse tatlım. Şuan Televizyona çıktın ünlü oldun. Biraz reklam yapmanın zararı olmaz. Dediklerimi yapmazsan o adam gibi ölüceğini biliyorsun dimi ? *Kadın titrek birşekilde başıyla onayladı ve Tony konuşmasına devam etti.* Şimdi ilk önce şu gömleğinin düğmelerini ardındanda eteğini inidr.

Eğlendiğini gösteren bir ses tonuyla fısıldadı. Kadın ağlamaya başladı titriyerek bütün dediklerini yapmıştı. Bütün kameraler oraya kitlenmişken Tony başka bir rehine çağırdı. Önüne yeni gelen rehineyi aldı ve o iç çamaşırlarıyla duran rehineye oradan kıpırdamamasını işaret ederek geri geri banka kasasına doğru ilerledi. Banka kasasına vardığında ise sekiz çantanın hepsi dolmuş yerlerde el bombaları ve değişik patlayıcılar kaynıyordu. Tony diğer rehineye gidip oturmasını işaret ettikten sonra;

-Zaman geliyor kumandayı ver. Alex, Mat ile çantaları yukarı taşıyın. Emily sen benimle kal ve rehinelerle ilgilen. Heah! Ayrıca mat şu patlayıcılarla ne yapıcağını biliyorsun.

dedi net bir ses tonuyla. Buradan çıkma zamanı gelmişti onun için kumandanın üstünde tek bir düğme vardı ve parmağını o düğmenin üstünden ayırmıyordu. Zaman ilerliyordu FBI ajan'ı devamlı anols yapıyor Tony bunları duymamazlıktan geliyordu. Mat ile alex çantaları çatıya taşımış, patlayıcıları ikişey tane bankanın girişine ve çatı kapısına yerleştirmişri. Mat, Tony'e bir kumanda kolu daha vermişti bu sefer 2 tane düğme vardı ve bu düğmelerin hangi patlayıcıların olduğunu söyledi. Soldaki düğme üstekileri, sağ taraftaki düğme ise alttaki bombaları patlatmak içindi. Herşey hazırdı Robert'ın sesi bir kez daha duyuldu. Heyecanlı birşekilde;

-Bas bas paraları leylayaa bir dahamı gelicez bu bankaya. Helikopterimiz geliyor. Beyler yukarı gelin...

diye söyleniyordu. Tony soğuk bir bakış ile önüne rehineyi almış FBI ajanını izliyordu yanında ise hala o iç çamaşırlarıyla olan kadın duruyordu. Tony başı arkadaşlarına siz gidin geliyorum birazdan derçesine bir haraket yaptı. Gözünü o ajandan almamıyordu. İçinde kötü bir his vardı ve buradan hemen çıkmak istiyordu. Rehine ile birlikte kapıdan uzaklaştı diğerleri coktan yukarı çıkmış ve onu bekliyorlardı. Tony bankanın ortasına gelerek elindeki kumandayı havaya kaldırıp;

-Bu gördüğünüz şey kapının kilidi. Eğer kapıyı açmaya kalkarsanız. Bom... Kameralar izliyor sizi kımıldarsanız Bom... En ufak yanlışınızda ölürsünüz. Bu şekil.

dedi ve kapıda ki iç çamaşırlı kadın çığlıklar eşliğinde yere yığıldı. Aslında kapı açılsa patlamazdı ama blöf yapmıştı ve kadının ölümü onun ne kadar acımasız olduğunun ve herşeyi yapabilceğinin kanıtıydı. Zaten kameralarda da kimse izlemiyordu. Tony ağızını migrofona yaklaştırıp "Yukarı geliyorum hazır olun gidiyoruz." dedi ama cevap yoktu. "Ordamısınız. Cevap verin lanet olasıcalar. Umarım beni bırakıp gitmemişsinizdir. Geliyorum." dedi ve hızlı adımlarla yukarı çıkmaya başladı. O an içine bir ürperti düştü. "Tuzak!" Hemen kamera odası yanındaydı içeri girdi ve çatının kamerasına geçti. gördükleri karşısında şoke olmuştu. Çatıda Özel tim vardı ve dostları yerde kanlar içinde yatıyordu.

-Sizi lanet olasıca o***pu cocukları. Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa! Bunu siz istediniz.

Tony'nin gözlerinden alev fışkırıyordu adeta. Tony eline tek düğmeli kumandayı alarak hiç düşünmeden bastı ve büyük bir gürültü geldi dışarıdan. Arabaların alarmları patlamalar ardı ardına geliyordu. Düğmeye basarak dışardaki c4 dolu Transporter'ı tetiklemişti ve sonucunda patlıyan c4ler alandaki bir çok arabayı patlatmıştı ve polisler. Onların hallerini düşünmek bile içler acısı. Tony her kapıya gidişinde aslında o ajanın arkasındaki arabayı gözetliyordu. o arabayı oradan çekmek kontrol etmek akıllarına bile gelmemişti. Sıra çatıdakilerdeydi. Büyük bir hırsla yukarı doğru ilerledi. köşeyi dönmeden diğer kumandayı aldı ve üst katın bombasını patlattı. Kapı gürültüyle fırlıyarak Tony'nin yanından duvara çarptı ve yere düştü. Dışarıdan öksürme sesleri yankılanıyordu kapının açılmasıyla aşağıdan gelen arabaların alarmları, sirenlerin seslerleri daha belirginleşmişti sanki kaos sarmıştı etrafı.Kafasını köşeden çıkartıp baktığında ise bir tane özel timden adamın yerde hareketsiz bir şekilde yatarken gördü. görünürde başka birşey yoktu ve etrafı kaplıyan toz nefes almayı zorlaştırıyordu. Artık herşey onun için yavaşlamıştı. Adrenalin hat safhadaydı. Köşeyi döndü ve hızlanmaya başladı kapıya yaklaşırken eğilerek aldığı bir taş parçasını kapıdan dışarı fırlattı. ve arkasından silah'ını çekerek son hızla koşarken kapıdan dizlerinin üstünde kayarak çıktı onları görmüştü 3 kişi yerde olmasına karşın 4 kişi hala hazırda bekliyordu ama önce çıkan taş onların konsantresini bozmuştu. Tony Dizlerinin üstünden koyarken bunları görme fırsatı olmuştu hemen sağ ayağını öne alıp kendini çevirmiş ve *BanG*BanG*Bang...* sadece bir el ateş edebilmişti geri kalanları ise özel time ağitti. Tony oradan çıkamıcağını biliyordu. Fakat arkadaşlarının ölümü onuda ölüme sürüklemişti. En azından ölmek için gitmişti ve öldürmek için. Evet bir kişiyi tam iki kaşının ortasından vurmayı başarmıştı, arkasındanda üç mermi omuzuna iki mermi karın boşluğuna girmişti. Herşey düşündüğü gibi olmamıştı. Arkadaşlarının yanına gidememişti, gözlerini açtığında başında dört ajan kapıda iki polis ve hastahanenin girişinde dört polis olduğunu ve buradan çıktıktan sonra Fox River'a gönderilceğini öğrendi. Fakat orası bile bu yaşananlardan sonra onu tutamazdı..

(Not: Mafialarla aram pek olmadığından action'a girmem biraz uzun sürdü xD )


En son Tony Forest tarafından Çarş. Ağus. 12, 2009 10:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anna Ross
Aktrist
 Aktrist
Anna Ross


Mesaj Sayısı : 3
Money : 9
Kayıt tarihi : 09/08/09

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue83/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (83/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyÇarş. Ağus. 12, 2009 4:46 pm

Tony ! O kadar uzunmuş ki bi alta yazmak zorunda kaldım ..

+ Şu ana kadar kalın yazanların arasından en rahat okuduğum rol oyunuydu .
+
Gerçekten kendimi içinde bulduğumu söyleyebilirim .
+
Hemde , bir çok karakterde yoğunlaşabilmen güzel .
+
Betimlemeler güzel .. Sık görmesek de ..

Yeni Puan :
99






derslerde örnek bir yazı yerine böyle yazıların nasıl yazılabileceği hakkında bir döküman yazsaydın herkese daha çok yararı olabilirdi. Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Anthony Black
Rus Mafyası
 Rus Mafyası
Jack Anthony Black


Mesaj Sayısı : 327
Money : 577
Kayıt tarihi : 29/07/09

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue100/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (100/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyÇarş. Ağus. 12, 2009 5:57 pm

Öneri kutusuna yazılması daha uygun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Styder
Avukat
Avukat
Melanie Styder


Mesaj Sayısı : 782
Money : 815
Kayıt tarihi : 27/07/09
Nerden : Londra..

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue90/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (90/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyÇarş. Ağus. 12, 2009 9:41 pm

Eğer sanığımın davayı kazanmasına yardım etmek istiyorsam biraz araştırma yapmam gerekiyor. Bunun için suçun işlendiği fabrikaya doğru arabamla birlikte yol aldım.
Sanığımın, cinayet suçu işlendiği kanıtlanmak üzere ve biz bir adım gerideyiz. Bu davayı kazanmam gerekiyordu. Hiçbir davayı kaybetmek istemiyorum. Arabam taşlı yolda cinayetin işlendiği söylenen fabrikaya doğru hoplayarak gidiyordu. Tek bir dala çarparsam kan kırmızısı boyası dökülebilirdi. Yol çok kötüydü. Sürekli dönmem gerekiyor ve direksiyonu çevirmem güçleşiyordu. Son kez döndükten sonra fabrikaya vardım. Fabrikanın koyu yeşilimsi rengi ve bomboş gibi görünmesi tüyler ürpertiyordu.
İçeride göz gözü görmüyordu. Işıklar pili bitmek üzere olan bir kaynağa benziyordu. Üşümüş ve biraz korkmuş durumdaydım, ses çıkaramıyordum. Cinayet, her hangi bir yerde işlenmiş olabilirdi. Hafif ışıkla içerisi çok büyük görünüyordu. Burasını çekmek için çantamda bulunan eski model fotoğraf makinesini çıkardım. Flaşını ayarladıktan sonra etrafımı çekmeye hazırlandım. Ama bir el beni çekti, ağzımı kapadı. Arkama dönmemem için beni belimden tutuyordu. Kısık bir sesle:
-Sana bir şey yapmak istemem, sessiz olmayı dene ve o fotoğraf makinesini hemen çantana koy, yoksa yakalanabiliriz., Dedi ve ağzımdan elini çekti. Zaten elini ağzımda biraz daha tutmuş olsaydı, ısırmış olabilirdim. Arkamı döndüm, genç ve yakışıklı biri duruyordu karşımda. Ona:
-Burada neler oluyor, “dedim. “Ben buraya kanıt toplamak için gelmiştim. Hem sende kimsin?,
Bana:
-Lütfen biraz daha kısık sesle konuş, her şeyi anlatacağım, Dedi ve devam etti:
-Burada biraz sonra kargaşa kopacak denilebilir. Biz çete liderleri olarak bir kapışma yapacağız. Bütün çeteler birbirine girecek.
-Nasıl yani? Ne çeteleri bunlar?, sesimi alçaltmış olarak konuşuyordum. Fotoğraf makinesinin yanlışlıkla ayarlanması ile flaş patladı. Silah sesleri kulaklarımda yankı yapıyordu. Yine aynı kişi beni başka yöne doğru ilerletti. Her şeyi mahvetmiş olmam beni şaşırtmıyordu. İleriye doğru ateş ediyordu. Durmadan ateş ederek bana:
-Seni burada çıkartmamız gerekiyor. Ama bulunduğumuz alanda senin geçebileceğin kapı yok!
-Siz nereden girdiniz?
-Camı kırıpta girdik
-Niye kapıyı kullanmadınız?
-A, tabii ya kapı... Onu unutmuşuz.Hafifçe sırıttı. Bembeyaz dişleri ortaya çıktı. Bende sırıttım. Ona şöyle cevap verdim:
-Kapı şu tarafta duruyor, bizse onun aksi istikametindeyiz. Buradan çıkmam için tünel mi kazsak?
-Bu fabrikada bir tane kapı olacağını sanmıyorum., dedi ve beraber fabrikayı araştırmaya koyulduk. Yerde birkaç damla kan izine rastladım, eğilip baktım. Ama önümde adamın ilerlediğini görünce bende ilerlemek zorunda kaldım. Çevreme bakınırken önüme bakamıyordum. Bir anda bir şeyin içine düştüm. Ve bir çığlık kopardım. Yakışıklı genç bana dönüp bir şeyimin olup, olmadığını sordu.Ben düştüğüm çukuru inceliyordum:
-Heeeey, baksana burada tünel gibi bir şey var!
O da yavaşça benim yanıma indi. Beraber tünelin ilerisine doğru yürümeye başladık. Geçtiğimiz birkaç yerde kapı vardı fakat açtığımızda gördüğümüz karşısında şaşıp kalıyorduk. İçlerinde duvardan ve pis bir kokudan başka bir çıkış yoktu. Bazı yerlerde pencere gibi boşluklar vardı. İçlerinde kemiğe benzer şeyler vardı. Artık korkmaya başlamıştım. Genç adam belimi tutmuş ve elimi sıkıyordu. Sanırım korktuğumu anlamış ve pozitif etmeye çalışıyordu. Bu gördüklerimi çekmeyi çok isterdim fakat boşluğa düşerken elimdeki makine da yere düşmüş ve parçalanmıştı. Bileğimi burkmuş olmalıyım ki çok ağrıyordu. Yavaş yavaş ilerliyorduk. Birden tam karşımızda bir kapı belirdi. Açtık ve fabrikanın en alt kısmından yukarıya doğru çıkan merdivenlere yöneldik. Bir ara ayağım kaydı ve az daha yere yapışıyordum. Fakat genç adam beni tuttu ve sıkıca sarıldı. Açıkçası ondan etkilenmiştim.
Beraber yukarı çıktık ve bana hemen arabama binip buradan uzaklaşmam gerektiğini söyledi. Arabama kadar benimle geldi. Sonra bana bir kart uzatıp onu aramamı istedi. Yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. Kafamı sallamaktan başka bir şey yapamadım. Arabama bindim ve onun uzaklaşmasını izledim. Tam arabamı çalıştıracakken bir silah sesi duydum. Arkamı dönüp baktığımda genç adam yere yığılmış bir şekilde yatıyordu. Elinde silah olan bir adam bana doğru yaklaşıyordu. Bu sırada genç adam yerinden kalktı ve silahlı adamın üzerine atlayıp onu durdurdu ve bana bağırarak hemen buradan uzaklaşmamı söyledi. Korkmuştum. Dediğini yaptım ve arabamı çalıştırıp geldiğim yolu izledim. Arkamdan iki el ateş sesi daha duydum. Kimin vurulduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ama ateş seslerinden sonra hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Ona bir şey olmasını istemiyordum. Şehre vardığımda kendimi eve zor attım. Yatağıma yatıp bu akşam olanları düşündüm ve yastığa gömülüp ağlamaktan başka bir şey yapamadım.
Sabah kalktığımda telefonuma gelen mesaja baktım. Bilinmeyen bir numaradan gelmişti. Bu akşam sahildeki lokantaya beni yemeğe çağırıyordu. Kim olduğunu bilmiyordum. Çünkü numarası gözükmüyordu. İlk başta korktum ama yinede hazırlanıp gitmeye karar verdim.
Zaman yaklaşıyordu. Birazdan kim olduğu bilersiz biriyle buluşmaya gidecektim. Meraktan ölmek üzereydim. Yeni aldığım elbisemi giydim ve hafif bir makyajla hoş bir görünüme sahip oldum. Arabama atlayıp lokantaya doğru yola koyuldum. Lokantaya vardığımda kapıda bekleyen garson bana adımı sordu ve beni ilerideki masada oturan adamın yanına götürdü. Bir süre öylece ayakta dikildim. Ne yapacağımı bilemedim. Karşımda duran fabrikada beni kurtaran adamdı. Karşısına oturdum ve ona sorular sormaya başladım. Genç adam her sorduğum soruda bana gülümsüyordu. Gülümseyince yanaklarında bulunan o küçük gamzeler ortaya çıkıyordu. Bana benden sonra olan biten her şeyi anlattı:
-O çete başının senin yanına gelmesini engellemek amacıyla yerimden kalktım ve üstüne atladım. Şans bu ki üstüne atlayınca yerde bulunan taşa kafası çarptı ve kanamaya başladı. Elindeki silahı alıp iki el ateş attım. Ondan sonra bir daha yerinden kalkmadı. İki çete çok büyük bir şekilde kapıştı. Fakat karşı tarafın lideri yanlarında olmadığı için bir plan yapamadılar ve hepsini hakladık, dedi.
Sonra beraber tekrar fabrikaya gittik. Gerekli olan tüm delilleri topladık. O da zamanında çok iyi bir araştırmacıymış. Gerekli olan fotoğrafları da çekip arabaya atlayıp gittik.
Duruşma saati geldiğinde beni desteklemek için orada olacağını söylemişti. Sanığım çağrıldığında beraber içeri girdik ve en kenardaki sandalyede oturuyordu. Onu görünce daha da bir özgüvenim yerine gelmişti. Elimde bulunan tüm delilleri ortaya koydum. Hakim her şeyi dinledikten sonra kararı verdi ve davayı kazandık. İlk işim gidip ona sarılmak oldu. O da bana sımsıkı sarılmış ve bir öpücük kondurarak tebrik etmişti.


+ Betimleme uzunluğa nazaran çok az .
+ Konuşmalarda , gereksiz uzunluk var paragrafa göre.
+ Fakat ; bu kurguya göre ilk Rol Oyunun olarak sayarsak güzel .

Yeni Puanın : 90 !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kate Roberts
Şifacı
Şifacı
Kate Roberts


Mesaj Sayısı : 347
Money : 356
Kayıt tarihi : 09/08/09
Yaş : 28

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue85/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (85/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptyC.tesi Ağus. 15, 2009 6:58 pm

Henüz ne olduğunu anlayamadan gözlerim bağlandı ve başımdan bastırılarak bir arabanın içine oturtuldum. Birisi kolumdan sıkıca tutarak bana bir şeyler anlatmaya başladı. Bir süre sonra kolumu biraz daha sıkınca kızgın ama korkak bir ton takındım.
Kolumu acıtıyorsun!
Adam sertçe kolumu bıraktı ve konuşmaya devam etti. O sırada daha yumuşak hatları olan bir adam benimle küfreder gibi konuşan adamın omzuna elini koydu. Adam sertçe kafasını çevirdi sonra sakinleşti ve oturduğu yerden kalktı. Beni 'kurtaran' adam yanıma oturdu ve nazik bir sesle konuşmaya başladı. Adının Kevin olduğunu öğrendim. Olası bir çatışmada yaralıları iyileştirmemi istiyorlardı. Başımı "tamam" anlamında salladım. Kevin beni rahatlatmak için elini omzuma koydu. Bu bneim kalp atışlarımı biraz da olsa normale döndürmüştü.

Biraz sonra araba durdu ve Kevin benim arabadan çıkmama yardım etti. Kevin'ın kolalrını sımsıkı tuttum ve bana yolu göstermesini istedim. Biraz sonra büyük bir gıcırtı duydum. Kevin'a biraz daha sokuldum ve onun yanında yürüdüm. İçeride bir kaç adam konuşuyorlardı. Beni onlardan uzak bir yere götürdüler ve gözümdeki siyah bandı çıkarttılar. Gözümün karanlığa alışması kısa sürmüştü.

Sonra adamların ses tonu sertleşti ve cidileşti. Ben biraz daha Kevin'e sokulmaya yeltenmiştim ki herkesin silahlarını çektiğini gördüm. Biraz sonra mermiler karanlığı yararak insanları yaralamaya başladı. Ben ise olduğum yerde biraz daha daha eğilmiş etrafımı izliyordum.Neyseki çatışmanın çıktığı yer bulunduğumuz binanın diğer tarafıydı. yaklaşık 5 tane adam getirildi önüme. Hemen onlarla ilgilenmeye başladım. yaralı sayısı gittikçe artıyordu. ve bazıları henüz iyileşmemişken kalkıp tekrar çatışmaya dönüyorlardı.

Bu sefer karşıma diğerlerinden çok daha ağır yaralı bir hasta geldi. bununla bayağı uğraşmam gerekecekti anlaşılan.
Lanet olsun! dedim kısık bir sesle ve hızla ona müdahale etmeye başladım. Biraz zor olsa da bu da hayati tehlikeyi atlatmıştı.Alnımdaki terleri elimin tersiyle sildim ve etrafımı gözlemeye başladım. Çok karanlık olduğundan kesin bir şey söylemek zordu ama bir fabrikada olduğumuzu söyleyebilirdim. Terkedilmiş gibiydi.. içeriye sinmiş ağır bir çilek kokusu vardı. Bu kokudan rahatsız oldum ve burnumu kapattım. Çileğin her şeyinden nefret ediyordum.

Getirilen hastaların sayısı önce azalmaya sonra da hiç gelmemeye başladı. Aslında burada bulunmaktan hala tedirgindim ama bana söylediklerini yapmaktan başka çarem yoktu. Kevin'ı aramaya başladım. Hala ayakta olanlara baktım. Hiç biri de kevin'a benzemiyordu. bu sefer yerde yatanlara kayı gözüm. Yerdekiler de gördüğüm kadarıyla Kevin değillerdi. O sırada gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yerde kanların içinde yatan adam kevin'dı.
Hayır... dedim fısıldayarak ve elimden geldiğince yerden ilerleyerek onun yanına vardım. Nedense bu adamların içinde bir tek ona kanım ısınmıştı. Hemen yaralarına baktım. Hepsi ölümcüldü ve çok kan kaybetmişti. Yine de bir umutla elimi onun boynuna götürdüm. Ne kadar beklersem bekliyim nabzı yoktu. Artık ne yapabilirdim ki? Vücudu çoktan soğumuştu. Onu geri getirmek imkansızdı.. Yine yere yakın koşarak eskiden bulunduğum yere geri döndüm. 5 kişi daha getirilmişti. Adamlar ise hem kızgın hem de aceleci bir tavırla bana baktılar.
Neredeydin seni sürtük?!
Başımı eğdim ve yutkundum. Bunun onlar için bir önemi var mıydı bilmiyordum ama bunu söylemeliydim.
Kevin.. Öldü.. dedim ifadesiz bir tonla ve herkesin şaşkın bakışları altında hastalarla ilgilenmeye başladım. Onları şaşkına çeviren şey kevin'ın ölümüyle bu kadar ilgilenmem miydi yoksa Kevin'ın ölümü müydü bilmiyorum ama bu olayın şokundan bir dakika boyunca çıkamadılar.. Ben de yaklaşık 10 dakika sonra hastalarla ilgilenmeyi bitirdim ve tekrar etrafımı gözetlemeye başladım.

Birden pişmanlık duygusuyla doldum. Çatışma başlamadan önce Kevin'la aramızda geçen konuşma aklıma gelmişti.
Eğer bu çatışmadan sağ çıkarsam benimle bir gece geçireceğine söz ver.. demişti alay dolu bir sesle.
Pislik! deyip tokadı yapıştırmıştım yüzüne..Şimdi o tokat için pişmanım işte..

İlerleme var ; 85 !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Victoria Valine
Metres
Metres
Victoria Valine


Mesaj Sayısı : 117
Money : 120
Kayıt tarihi : 04/08/09
Yaş : 35
Nerden : Cehennemin Dibinden x)

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue100/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (100/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptySalı Ağus. 18, 2009 10:20 pm

Bir meşgale olarak içtiği sigaraların ışıkta tonlara bürünen dumanı arabanın lüks kaplamalarını geçerek kurşungeçirmez camlara ulaşıyor, engellerle karşılaşınca hafif ılık ortama geri dönerek havada şekiller yaratıyor, resmen dans ediyordu. Bu başlangıcı ve bitişi olmayan bir dizi olay çemberi gibi geliyordu ona ve hipnotize olmuş gibi bu bunaltıcı ortamda can sıkıntısına sessizce isyan ederek izliyordu olan biteni. En küçük parçası bile bir miras kadar pahalı olacak arabanın içinde sessizce camdan dışarı, çoktan ölüm fermanı verilmiş ve tek bir kurşunla insanı paramparça eden silahın doğrultulduğu adama bakıyordu. Evet, yerde yatmış, gözlerini kapayarak son duasını eden adamın yerinde asla olmak istemezdi ama o nerede nasıl duracağını bilmiş zeki bir kadındı her zaman. Yeri geldiğinde uslu durmayı – ki bu onun için zor bir şey sayılabilirdi, yeri geldiğinde tek bir hamleyle önüne geleni parçalamayı da gayet iyi becermişti. Narin vücudunun arkasında oldukça güçlü ve titremeye yol açacak kadar korkunç bensizliğinde yıllar önce kaybolmuştu o ve geri dönülemeyecek bu yolda tek bir insanı tanımış, güvenmişti açıkçası. ‘ Seni koruyacağım bebeğim, bizi kimse ayıramayacak… ‘ Kucakta tutarken bile içerilerde bir yerin acıyacağı o çocukluk dönemlerinde, annesinin hoş sesini duyduktan neredeyse birkaç saat geçmeden cesedin kalanlarını bulmuştu sevimli küçük odalarında. Birkaç kilometre ötede kazıklanan kumarbazların bilmem kaçıncı ellerini oynadığı bu her zamanki gereksiz ve karanlık geceden sonra öğrendiği sırları, yalanları toplamıştı kafasına. Bomboş hayatına o şehirli züppelerin diyeceği gibi renk katılmış, en azından hareket etmek için yolunun sonundaki amacı bulmuştu. Çocuk masallarındaki mutlu sonu belki de hiçbir zaman yakalayamayacaktı ama o şuan bir kitaptaki baş olmasa da amacı uğruna savaşan bir karakterdi.

Eğer görev bir anda patlak vermemiş olsaydı Bryn ile birlikte şu her zamanki romantik gecelerinden birinde olacaklar, özenle seçilmiş şaraplarını tadarak gecenin eğlencesine hazırlanacaklardı. Önceden gevşetilmiş kapağı hafifçe aralamış, önce bekleyip beklememek konusunda biraz düşünmüş ve daha sonra yine dayanamayıp boş bardağı doldurmuştu. Bardağın saydam sapından nazikçe tutmuş hafifçe içindeki sıvıyı çalkalamıştı – parlak kızıl saçlarıyla uyum içerisindeki beyaz elbisesine bir şey olmasını istemediğini fark etmişti sonunda. En sevdiği içme yöntemi olarak şarabı ağzında kıstırmış, birleştirse de hiçbir şey elde edemediği ve zorla topladığı bilgileri düşünmeye başlamıştı… Kurşun geçirmediği kadar dışarıdaki sesleri de hafifçe bastıran arabanın içinde olmasına rağmen duyduğu patlama sesleriyle aklındakileri bir çırpıda unutmuş, öksürerek boğazında kalan şarabı temizlemişti. Neler oluyordu! Camın ötesine, son duasını eden adamın durduğu yerdeki boşluğa bakmış, saydam gözlerinde beliren boşluğu da ona bir cevap olmuştu. Bryn ve adamlarının bulundukları yerlere baktığında da yine bir boşlukla karşılaşmış, her zamanki sakin panik yapma*yı uygulamıştı. Kendini hızlı ama oldukça ustalıkla koltukların altına atmış, devam eden tabancı seslerini dinlemiş ve kapağı açık olduğunu unuttuğu şarap şişesinin kaplamalarda ve beyaz elbisesinde bıraktığı izlere lanet etmişti amansızca. Bir türlü kesilmeyen seslerin oluşturduğu bozuk senfoniyi dinliyor, Bryn’in durumunu düşünme isteğini bastırarak hareketsizce korunma gerekliliğini aklının derin denizinden yüzeye çıkarıyordu. Aniden açılan kapının sesi arabanın bunaltıcı ortamında yankılanmış, içeriye doluşan serin havayı hafifçe gülümseyerek karşılamıştı. Hayattaki bağlarının aniden kopacağı o yerdeki adamı düşünüyordu şimdi saniyenin onda biri kadar… İçindeki mutluluk, hüzün, öfke ve binlerce duygu tek bir amaç için birleşiyordu işte bu zamanda; yaşamak için. Sivri topuklu beyaz ayakkabısının davetsiz misafirin yüzünü parçalaması için ayağıyla birlikte itelediği yere doğru hafifçe bir bakış atmış, gelen kişinin hafif hamlelerle kaçıp üzerine atılmasını öfkeyle seyretmişti. İki elin beyaz bileklerinden sertçe yakaladığını hissetmiş, önüne atılmış bedenin kasıklarına doğru bir tekme savurmuş ve doğru isabet ettirmişti her zamanki gibi. Ateş seslerine acı bir çığlık eklenerek ortama biraz daha baskı eklemiş, halen sıkıca kavranan bileklerini kurtarıncaya kadar kıvranmıştı.

Tek bir ateş sesi arabanın içerisinde yankılanmış, önündeki kafatasının içinde akan taze ve sıcak kanın her tarafına sıçramasına sebep olmuştu. Üzerine yığılan ağır beden neredeyse saniyenin onda biri kadar bir sürede üzerinden çekilmişti tek hamleyle. Kasılıp kalmış hareketsiz bedenini oynatmadan önce hafifçe gözlerini aralamış, kendisine bakan tanıdık yüze çok kısa bir süre baktıktan sonra arabadan hızlıca çıkmıştı. Bryn elindeki beyaz mendil ile kan sıçramış olan bölgeleri siliyor bir yandan da yüzünde beliren kocaman kahkahasını tutmaya çalışıyordu. “ Ne var? “ İnce sesi az önce yaşanan adrenalin dolu dakikalar sayesinde daha da incelmiş ve tiz bir düdüğe dönüşmüştü resmen. Başını sallayıp daha çok gülmeye başlayan adama kuşkucu ve hafif öfkeli bakışlarını dikmiş bir vaziyette ‘ Konuşsana be adam ‘ dermiş gibi bakmayı sürdürmüştü. Görünüşe göre o renkli hayatında yeni bir sır daha cevaplanacaktı ve bunun daha sonra hoşuna hiç gitmeyeceğini hissediyordu açıkçası. Bunu bilmeden geçirdiği bu dakikaların kıymetini bilmediği için daha sonra çok üzülecekti…


Sanırım sonunda isteğine ulaştın ^^ 100 !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Anthony Black
Rus Mafyası
 Rus Mafyası
Jack Anthony Black


Mesaj Sayısı : 327
Money : 577
Kayıt tarihi : 29/07/09

Ro Puanı
Ro Puanı:
I DERS !!! Left_bar_bleue100/100I DERS !!! Empty_bar_bleue  (100/100)

I DERS !!! Empty
MesajKonu: Geri: I DERS !!!   I DERS !!! EmptySalı Ağus. 18, 2009 11:49 pm

Yeterince açık kaldı . II. Derse kadar KİLİT !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
I DERS !!!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Killer Rpg :: - Genel - :: Rol Oyunu Hazırlık :: Rol Oyunu İyileştirme-
Buraya geçin: